Bir İnsanı Anlamakla Başlayacak Her Şey
Emre iki yaşını yeni bitirmişti. Doğum sonrasında içine düştüğümü fark etmediğimden, sonrasında da üst üste travma bindirdiğimden ara ara nükseden lohusalık depresyonundan mütevellit kurtulamadığım alıp başımı gitme duygusunu dizginlemek adına, kendimi de alıp yürüyordum alabildiğine, iyi geliyordu, umut yüklüyordu, dönüyor Hazinemi kokluyor, doluyordum yeniden hayatla...
O gün de, o meşum gün de yürüyordum başım dumanlı. Hani her an bir şey olacakmış gibi bir hisse kapılır da pırpır eder ya yüreği insanın, bilmez iyiye mi kötüye mi yorulasıdır bu pırpır daha da heyecanlanır ya öyle bir anda çaldı telefonum. Borsa’dan eski bir meslektaşım, aynı zamanda portföyümsümü yöneten arkadaşımdı. Düşüyordu Borsa tepetaklak ne yapsındı. Konuşmamız bin yıl geçse unutmayacağım şu diyalogdan ibaretti:
- Neden, ne oldu ki?
-Aman, ne bileyim bir gazeteciyi mi ne öldürmüşler, Ermenimiymiş, kürtmüymüş, önemliymiş. Tam da günü yani..
-Hrant Dink mi?
-Ya bilmiyorum evet ama öyle garip bir adı var...
Gidenin acısından karşı taraftaki duyarsızlığı sorgulayamamıştım. Dönmüştüm eve bir yanım kan çanağı.
Yarın yine 19 Ocak. Yarın yine aynı utanca, aynı acıya boyanacağız. Yüreğinin büyüklüğünce sevdiği hayat arkadaşının acısını onurla taşıyan Rakel Dink’in deyimiyle “bebeklerden katil yapan”, insanların acılarını emen, emdikçe semiren, semirdikçe acıtan faşizmin, kanlı zalimin ettiği zulmü lanetleyeceğiz.
Kendi tanıdıkları özgürlük alanında, kendi verdikleri argümanlarla oyalanmayıp; gerçeğe, doğruya, barışa el uzatma cüreti göstermesine çok kızmıştı hadsiz kalleşler.
O kadar kompleksli bir algıları vardı ki, anlamaya çalışmadılar bile söylenenleri, yazılanları... O kadar gölgelerinden bile korkuyorlardı, o kadar kokuşmuş vicdanlara sahiplerdi ki, düşünmediler bile evde ciğeri paramparça olacakları...
Herkesin varlığı armağan olmalıydı bu ülküye, bölünmez bir bütündü Türkiye Cumhuriyeti ve de tekellerindeydi bu bütünlüğü korumak, kollamak...
Benim havsalam almadı, hâlâ almıyor, almayacak da. Bir insanın ırkını, etnik kökenini söylemesinden sebep haince arkadan vurulmasını..
Taa 1915’lerden sökün eden ortak acımıza, utancımıza bambaşka bir boyut getirmesinden, artık barışalım demesinden sebep yok edilmeye çalışılmasına yüreğim de razı gelmiyor, mantığım da.
Son ana kadar toprağından, vatanından umudu kesmeyen, kendi toprağının nahak kararının tashihi umuduyla başvurduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin sonucuna kadar Türkiye’de kalacak, kalabilecek olma umudundan beslenen bir insan nasıl vatan haini olur bana biri anlatsın, ne olur.
Güvercinin ürkek ama özgür dolaşmalarını bile sana çok gördüler... Bize de utanmayanların utancının katmerlediği acın kaldı. Bir de boyun borcu susmamak, her on dokuz ocakta haykırmak yekvicdan:
FAŞİZME İNAT KARDEŞİMSİN HRANT!
0 yorum:
Yorum Gönder