Bir Pembe Küçük Kağıt'ın Bana Ettiği
Hep yazarım oysa ki alıntıladığım kitabı, yazarını; bu sefer yazmamışım.
Pembe, küçük kareli bir kağıt çıktı sevdiğim şiirleri, aforizmaları yazdığım defterlerimden birinin arasından. Kuvvetle muhtemel 97-99 yılları arasında okunmuş kitaplar, alınmış notlar. Sadece araksiyon- fraksiyon yazmışım notların altına. Ne düşünüyorduysam... Bir de "Athol Fugart- Sarı Sabır Çiçeklerinden Bir Ders" yazıyor. Gerçi bu da tiyatroya salınan sevdalı zamanları hatırlatmıyor değil, hummalı oyun okumalarını. Örtüşmüyor ama zamanlar, o zaman.
Seviyorum ömrümüze düşülen bu notları, beklenmedik bir anda beklenmedik bir sokağından çıkıyor hayat labirentimizin. Pencere açıyor o zamanki bize, algılarımıza, umurumuzdakilere...
Zamanını kestiremediğim hepitopu yarım karış pembe kareli penceremden Murathan Mungan kokulu sızanlar bu günüme:
"...Ateşin kendinden başka bir gerçekliği yoktur çünkü, hele bir güneş memleketinde.
Herkesin burun kıvırdığı, küçümsediği, yalnızca seçimlerde oyuna, mitinglerde sloganına gereksinme duyduğu küçük burjuva kızı ben susuyordum.
Biz her hesaplaşmasını içki masalarına erteleyen bir toplumuz. Zayıf anlarımızda içtenleşiyoruz çünkü. Güçsüz, yenik anlarımızda. Görüyorsun ya içtenliğimiz bile yenikliğimize bağlı.
Ne yazık ki hayatımız bir türk filmi kadar ucuz ve işporta malı olduğu için bu raslantı da çekilen acılar kadar gerçek.
Altında kalınan bir şimdiki zaman ne geçmişi taşıyabiliyor ne geleceğe uzanabiliyor.
İlişkileriniz eskitmeyi bilin çocuklar. Yıpratmayın sakın, eskitin yalnızca. Kimi insanlar vardır; ilişkilerini de her şeyleri gibi çabuk yıpratırlar. Her şeye rağmen tüketen insanlardır bunlar. Hızlarında öldürücü, tüketici bir yan vardır. Çabuk yemek yer gibi yaşarlar her şeyi."
Pembe, küçük kareli bir kağıt çıktı sevdiğim şiirleri, aforizmaları yazdığım defterlerimden birinin arasından. Kuvvetle muhtemel 97-99 yılları arasında okunmuş kitaplar, alınmış notlar. Sadece araksiyon- fraksiyon yazmışım notların altına. Ne düşünüyorduysam... Bir de "Athol Fugart- Sarı Sabır Çiçeklerinden Bir Ders" yazıyor. Gerçi bu da tiyatroya salınan sevdalı zamanları hatırlatmıyor değil, hummalı oyun okumalarını. Örtüşmüyor ama zamanlar, o zaman.
Seviyorum ömrümüze düşülen bu notları, beklenmedik bir anda beklenmedik bir sokağından çıkıyor hayat labirentimizin. Pencere açıyor o zamanki bize, algılarımıza, umurumuzdakilere...
Zamanını kestiremediğim hepitopu yarım karış pembe kareli penceremden Murathan Mungan kokulu sızanlar bu günüme:
"...Ateşin kendinden başka bir gerçekliği yoktur çünkü, hele bir güneş memleketinde.
Herkesin burun kıvırdığı, küçümsediği, yalnızca seçimlerde oyuna, mitinglerde sloganına gereksinme duyduğu küçük burjuva kızı ben susuyordum.
Biz her hesaplaşmasını içki masalarına erteleyen bir toplumuz. Zayıf anlarımızda içtenleşiyoruz çünkü. Güçsüz, yenik anlarımızda. Görüyorsun ya içtenliğimiz bile yenikliğimize bağlı.
Ne yazık ki hayatımız bir türk filmi kadar ucuz ve işporta malı olduğu için bu raslantı da çekilen acılar kadar gerçek.
Altında kalınan bir şimdiki zaman ne geçmişi taşıyabiliyor ne geleceğe uzanabiliyor.
İlişkileriniz eskitmeyi bilin çocuklar. Yıpratmayın sakın, eskitin yalnızca. Kimi insanlar vardır; ilişkilerini de her şeyleri gibi çabuk yıpratırlar. Her şeye rağmen tüketen insanlardır bunlar. Hızlarında öldürücü, tüketici bir yan vardır. Çabuk yemek yer gibi yaşarlar her şeyi."
0 yorum:
Yorum Gönder