Tavsiye Dibin Kara



“Evladım geri zekâlı mısın sen, kaçıncıya anlatıyorum! Anlamıyorsan, beni de uğraştırma, vereyim seni bir tamircinin yanına çırak, olsun bitsin.”

Uykuya Sitem






Saat beş yoktun,

Altı yok,

Daha da gelmezsin zahar...

Bir baston,
Bir kırlent
Birkaç bidon...
Bir hayat..







Vicdan Susmuş Ses Vermiyor


Mısır’da beş yüz yirmi dokuz kişinin siyaseten idamına karar verilmiş...
Kars’ta dokuz yaşında körpe beden havsalaları dumura uğratan acılarla öte aleme gönderilmiş.
Ölmenin zor olduğu haziranın birinde -vicdanı susanların ülkesinde- sevgilinin aksiyle, aşkla dolacak gözler sessizliğe boğulmuş.

Şehir Rehberi


"Şehrimizdeki yoksulların tam sayısını bilmiyoruz. Ama çoklar. Gecekondularda yaşıyorlar. Bayramlarda ulaşım araçları parasız olunca ortaya çıkıyorlar. Caddelerde alışveriş merkezlerinde doaşıyorlar. Geçtiğimiz bayram, şehir tiyatrosunda onlar için "Temizlik İmandan Gelir" adlı oyun, yine ücretsiz sergilendi. Konusu yüzyıllar önce Anadolu'da yaşanan savaştan alan bu oyunda, Türk askerlerinin misvak dallarıyla dişlerini fırçaladığını gören düşman gözcüsünün, "Türkler bizi çiğ çiğ yiyecek!" diye bağırarak saklandığı yerden fırlayıp kaçtığı sahne, yoksullar tarafından çılgınca alkışlandı."
Barış Bıçakçı-Baharda Yine Geliriz

Neden



Kırıldıysan, ya da kızdıysan birine ve bir yudum kahvelik de bir hatır mevzubahisse biriktirdiklerinizde; geçeceksin arkadaşım karşısına kırıldığın-kızdığın kişinin doğru düzgün anlatacaksın derdini.

Yeni Yılın 46. Altı Dakikalık 15 Şubatı

Pantolonunun ceplerini delercesine karıştırdı, yokladı; var olması duasıyla, mebzul miktarda umudun; kalmamıştı. Olası eksiklik anları, yoksunluk halleri için oldukça, buldukça, varken koyardı üç beş bir şey sağa sola, kıyıya, kuytuya... Tüketmiş miydi onların da hepsini yoksa? Sanmıyordu. Ummuyordu, bu kadar çabuk bitmezdi istifi bitemezdi. Vardı bayağı birikimi; öyle biliyordu. Her yıkılışında, köşe bucak dağıtmıştı ortalığı ve bulmuş ve kanmıştı yoksunluk krizine girmesine ramak kala umuda,yarına. Bu sefer başkaydı, kötüydü, çok ihtiyacı vardı, çoka ihtiyacı vardı. Olsaydı ceplerinde zerre kadar umut alır yürürdü, güç olurdu dizlerine, derman olurdu yüreğine...  de yoktu...  Yeni yüklenmeler yaşamaya , başka sevdalara, başka umutlara, başka yüreklere uçacak kadar olsa, ne iyi olurdu. Kerterdi muhakkak onlar da hoş. Kendinden olduğu, kendi olduğu ne yapmıştı ki el ne yapsın. Yine de kalırdı her tortunun içinde biraz umut, eledin mi şöyle ince gözenekli bir elekle kalırdı elekte, yetecek kadar kalkmaya, küllerinden doğmaya, ekmeye toprağa tohum niyetine, sürmeye başa ilaç niyetine. Yoktu... Umut da bitmişti, aşk da, hayat da... Cepleri de delikti zaten...