AkıtmaRomanda Apostrof
![]() |
Bir Bodrum Sabahı Güneşten Önce Uyandın mı Hiç |
27 Eylül 2024
13 Eylül 1440
23 Rebiülevvel 1446
Cuma
95 gün sonra Regaib Kandili
13 Mart 1840. Rumi takvimde başlangıç Hicret’tir. Esas alınan güneşin hareketidir.
Hicret: 21. 06.622-02.07.622.
Merak etmiyor. Çünkü kopuk. Seviyor aslında ama aslında kendiyle kopukken benimle nasıl bağı olsun.
Derakap (DERAKAB): (ﺩﺭﻋﻘﺐ) zf. (Fars. der- eki ve Ar. ‘aḳab “arka” ile der-‘aḳab) Hemen, hemen arkasından, arkası sıra, akabinde: Fakat Nihat’ın hayat verici huzûru bu siyah endîşeleri derakap dağıtırdı (Hüseyin C. Yalçın).
Küşüm: Kuşku, işkil, kaygı, tasa, çekinme. "Bayan h. t.'nin bundan kuşkusu, küşümü olmasın." Bilge Karasu
Gönül tazeliği
Uz konuş
Sömelek: 1- Taneleri alınmış mısır koçanı 2-Kundağa sarılmış bebek. 3-Yumurta biçimi, oval. 4-Uyuşuk
Dün de yazamadım. Bugün 29 Eylül 2024 yani kendime her gün sabah sayfası yazma sözü verdiğimin üstünden tam yetmiş iki saat geçti ve ben yukarıdaki satırlardan başka tek bir satır yazmadım. Olsun. Bu kadarım ne yapayım. Buna da şükür. Hem olmayanlara değil olanlara bakarak ilerleme sözü de vermiştim kendime, onunla ilerleyeceğim. Bak yine bölündün. Ben kesin DEHB’yim. Bak bir sürü yarımım var. Hayır tembel değilim. Rasyonel aklı önceleyen de biri insanım üstelik amma ve lakin olmayabiliyor işte bazen. Olduğu kadar olmadığı kader. İnsan kısım kısım yer damar damar.
Allahım ben apostrofa karşıyım. Şimdi ince Memed dinliyor/okuyorum. (Az önceki kelimeler de oradan; hoşuma gidenler.) Ve oradaki kelimelerin iyelik eklerinden veya sair eklerden ayrılmadan yazılışını çok seviyorum. Özel isimlerin yani. Çünkü bence apostrof çokça gereksiz bir işaret. Nereden gelmiş, bulmuşsa bizi. İle de öyle, bence y kaynaştırmasıyla daha güzel kelimeler ve bağlantıları. Evet Yaşar Kemal olunca oluyor da Behiye Hünkâr yazınca neden olmuyor. Ben de çok seviyorum bu ülkeye/vatana dair her bir teferruatı. Dilini, harflerini, ezanını, akşamsefalarını, kırlangıçlarını, gökte uçan Hüma kuşunu.
Bölüyor, ayırıyor, hiç ediyor apostrof her bir insanı, duyguyu. Yöneltme niyetiyle olsun, belirtme niyetiyle olsun… Ayşeden, Ayşeme, Aliye. Aliyede biraz sıkıntı oldu gerçi. Ali’ye Aliye. Burada biraz sıkıntı çıkabilir. Bak evet şimdi böyle bakınca da olsa mı bazen dedim. Ama yok olmasın. Cümlenin gelişinden Aliye mi Ali’ye mi olduğu anlaşılır. Türkçesi neydi yav bunun. O kadar sevmiyorum ki yekten Türkçesi aklıma gelmediği gibi bu diye de hitap ediyorum. Bu… Emre küçükken bu, oha, be -kelimesi mi demeli- küfür zannediyordu. Artık ne kadar ikrah ettirmişsem denmez diye diye, o şirin muhakemesiyle denmeyecek kadar kötüyse küfürdür, yargısını nakşetmiş içine. Ben şimdi sabah sayfası yazıyorum, ne gelirse… Evet şu an gelen ne bilemedim, koptum gittim apostrof beni böldü, içimi kıydı. Haa, bölüyor diyordum evet sekteye uğratıyor orada söylenen her neyse. Misal Y. Kemal Memede diyor, öyle iyi geliyor ki bu bana! Ya da Çukurovanın… Bütün, bölüntüsüz. Bölüntüsüz ne gözüm. Bilmem. Ben de böyle yazmak istiyorum. Kitap?
Kitaba (İnce Memed) dair hissim şu: Çok sevdiğim şeylerin olduğu bir sofradan doyunca yemiş ve kalkmışlık. Sağlıklı/sağlıksız neyse yemişim ama zerre kilo yapmamış şifa olmuş cümle hücreme. Neticede apostrofsuz ve öyle yazmak istiyorum. Şu anda üç dört kitap/dünya aynı anda vücut buldu nezdimde. Her birinin dünyası başka lezzet, başka başka… Arada geçiyorlar birbirlerinin içinden. Karılar Tekkesi’nin Marysi ile Iraz Ana karışıyor birbirine. Çok güzel. O dünyaları okudukça içinde inşa etmek ve kitap bittiğinde, varlıklarını sürdürüyor, seninle yol alıyor olmaları. Ben ölünce toprağımdan hangi bitkiyle fışkırır acaba. Kitapta öyle diyor bir yerde: Ölünün rüyasına neyse ona göre mezarında biten otlar minvalli bir cümle. Mary, naneye benzer ama nane değil, mis kokulu otlar yetiştirirmiş üzerinde. Ölünün nasıl bir rüyası varsa, bu zor yetişen otu besler, büyütürmüş bağrında. Öyle dermiş Mary.
Koptum yine canım sıkıldı çünkü. Dahili ve harici bedhahlar bitmiyor ki anacım. Kimse hayatını getirip de bir yerden sonra başkasının sırtına yük etmesin Allahım, âmin. Beni de kimseye yük etme Allahım âmin çok âmin. Kimse sürdüğü sefanın cefasına bakmak istemiyor bırak çekmeyi. Keyfine, gelişine yaşa, sonuçlarını zerre (bu yazıda iki etti, tekrarları sevmem bebeğim bilirsin) düşünme sonra bu bedel çok ağır gel beraber taşıyak! Ama canım benim bana kendi hayatımın yükü/tortusu/posası yetiyor. Allahım çok sinirliyim şu an. Ne güzel edebi edebi yazıyordum. Allahım sen beni edepten edebiyattan en çokta senden ayırma âmin. Çokta yazdın farkında mısın. Fark ettim tabii, iyi ki söyledin! İnsan rüyasında okuyamıyormuş ya, sinirlenince de acaba dilbilgisi kısmı mı iptal oluyor? Ay bu benim narsistler ve benciller ve onların mütemmim cüzleri ve benim almam/görmem gereken ne sınavım ne olacak! (Cümle tavsadı mı? Accık.) Amaan büyüyorum işte böyle böyle. Eskiden öfkemi böyle sakin, bu kadar güzel, bu kadar güzel bu kadar yerinde kelimelerle anlatabiliyor muydum gerek içime gerek dışıma. Hayır. Susuyor, içime gömülüyor, alıyor defteri Küçük Emrah Küçük Emrah mektuplar yazıyordum. Surat asma diyorlardı, yok diyordum surat asmak değil bu, üzgünüm içimde halletmeye çalışıyorum. Ama işte orada susarak inceden çarptığım laflar pasif agresyonmuş ya cicim. Şimdi “ya”yı ayrı yazınca fark ettim; apostrof gerekli mi sanki bazen. Ben eklerin ayrı yazılmasına karşı değilim. (Bir sır vereyim mi ya ek değil bağlaç, yav tamam işte bağlanan ek, aynı şey Allah Allah, yok değil aynı şey de uzatmayayım şimdi burada.) Apostrofun yaptığına karşıyım. Bazı ekler tek başına bir kişilik olmuş. Onlar tek başına bir şey ifade ediyorlar ve onların ayrı yazılması apostrofla ya da onsuz fark etmez. Ama apostrofa ihtiyaç duyanlar büyüyememiş, tek başınalığın kendilerine yaramadığı, iyi gelmediği ekler. Onlara apostrof gerekmediği gibi bilakis ilgili kelimeye yapışmaları gerekiyor. Ergenliğe, çocukluğa kilitlenip kalan, bedel ödemek, yaptıklarının sonucunu yaşamak istemeyen koca koca ergenler gibi. Nasıl, güzel bağlandı di’ mi… Daha yazsam yazarım da, bana ayrılan sayfanın sonuna geldim. Allahım, bana her gün sabah sayfası yazmayı nasip et. Âmin.
Allahım! İnsanları büyüt, hayatlarının nimetini, külfetini, neyse gereğini sahiplensinler. Yırtana, ruhuyla/nefsiyle konuşabilene, hayatının sorumluluğunu alabilene getirip bir de kendilerininkini yüklemesinler âmin.
Oldu.
İyi günler.
Ya Behiyem geri gelmiş oleeeeey :D O kadar güldüm ki yine okurken, cümle hücrene sağlık "bebeğim". 😂
YanıtlaSilCankuşum balElifim çok kalp.
YanıtlaSil😊💜
Sil