AkıtmaRomanda Bir Sabah Sayfası Daha
12 Aralık 2024
11 Cemaziyelahir 1446
29 Teşrinisani 1440
Hicri Şemsi 1403
Perşembe, sekiz otuz iki
Salon, yeşil koltuk
20 gün sonra Regaip Kandili
Bugün geciktim sabah sayfası yazımına. Kuşluk sayfası -gerçi öncekiler de seher sayfasıydı, sabah sayfası değil- oldu neredeyse. Olacak. Zihnim yine çok gındıllek çünkü. Geçen gün geldi kalemime bu kelime. Var mı bilmiyorum ben mi uydurdum yoksa, gıdıklamak var Erzurumcada (bunu da anlamıyorum özel isimlere gelen yapım eklerinden sonraki çekim ekleri ayrılmıyor da özel isimlere gelen iyelik ekleri neden ayrılıyor kardeşim o sahiplik kişiye gelince başka bir çehreye bürünmüyor mu mezkûr özel isim misal Emre geldikten ve benim Emrem olduktan sonra ben aynı ben miyim de olmadı bu örnek buraya demek istediğin şey güzel de bu örnek olmadı evet olmadı haklısın neyse üç sayfayı doldururuz ama bu saçmalama haddi ile aferin tatlıkelebek taktın sen bu apostrofa evet taktım ve biliyor musun yeni de değilmiş bu takmam İnce Memedle nüksetmiş meğer yıllar önce Emrem küçük bir çocukken niyeyse ona da demişim bu karşılığımı ve pek çok yazıda da zikretmişim nisyanla malullükten unutmuşum sanıyorum ki yeni değil oysa defterleri karıştırdıkça da çıkıyor karşıma yeni sandığım eski karşılığım) gındıl yuvarlak demek, sanırım gındıllık var tekerlekle ilgili bir şeye deniyor. Hasılı bugün gındıllek zihnim bir durmadı duramadı durulmadı. Yuvarlanıyor zıplıyor oradan oraya. Yapılacaklar edilecekler çok birikti ondan. Listelemiyorum da bir taraftan bunları. Aklıma geleni yapmak yerine önceliklerine göre sıralasam, bugün bu iş yarın şu desem belki durulur, mevcut işi yaparken o âna kanmak yerine yaşanmamış anların hesabını yapmam. Anda kalmayı içselleştirebilme yöntemlerinden bir olarak yazın diyorlar; yazın, doğru nefes alın vesaire vesaire.
Salı günü Bahariye Çibo’da kahve içerken daha doğrusu içmeyi beklerken Leylan aradı; Marmara Üniversitesi’ndeki bir etkinlikte Çiğdem konuşmacıymış. Çiğdem'i simaen eğitimlerden tanıyordum. Ruberu (yüz yüze desen olmuyor sanki illa bir babaanne ruhunu dürtecen) tanışmamıza ve kurduğu okuma kulübü Kitap Kurtları’na katılmama Leylan vesile oldu. Hoş çarşamba akşamları dersim olduğundan pek azına katılabildim ama olsun. Üye miyim üyeyim. Behiye’ye de söyle demiş. Onu söyledi, oradan buradan konuştuk biraz ben bu arada kahvemi içtim. Dilek ve kapanıştan sonra biraz daha oturdum, kalktım gittim Mehmet’in siparişlerini aldım. Yağmurda yürüdüm. Başka ne yaptım Osmanağa’yı ziyaret ettim. Günlük dersimi aldım. Yağmurda yürüdüm. Eve geldim. O gün öyle geçti. Çarşamba oldu. Yazdın mı sabah sayfası? Hatırlamıyorum arka sayfalara bakmam lazım. Öğlene kadar evdeydim. Leylan'la on üç kırkta -en geç- Marmara Üniversitesi’nin kapısında buluşmak üzere sözleştik. Buluştuk da nitekim. Üç konuşmacı vardı; konuşmacı yerine ne diyeyim ki ben başka, sevmedim bu sıfatı. Sıfat mı sanmam fiil isim ya da fiil sıfattır olsa olsa. Var ya şu an uyduruyorsun bence. Sus. Konuşmacı isimleri konunca masada ilgili yerlere baktım birinde tanıdık bir isim. Melike Günyüz. Melike Abla. İki tanıdıklı etkinlik ne güzel. Heşteg bağ güzel şey. Halbuki Leylan’ın gönderdiği tanıtım görselinde varmış adı. Çiğdem’in adını okumuş geçmişim. Belki onu bile okumamışım. Ah bu nisyanla malül beşerlik... Yoksa gındıllek zihin sendromu mu demeli? Anda kalamama? Güzel sürpriz oldu. Tanımadığım konuşmacı Avrupa yakasında bir kitabevinin sahibi Ayşe hanımdı.
Birbirinden kıymetli öğrenmelere, hatırlamalara kaynak oldu benim için bu etkinlik. Sadece okurluğuma değil hayatım için de çıkardım bir iki motto. Çocuk edebiyatı yayıncılarının asıl okurunun kim olduğu -anne, baba, öğretmen, devlet- sorusuyla başlayan sohbet okurun/çocukların/ülkenin nasıl olmasını/okumasını istiyorsak öyle olmalı/okumalıyız cümlesiyle son buldu. Bu ikisinin arası... Derya deniz. Detaylandıracaktım ama geç kalıyorum. Bugünlük iki buçuk sayfa olsun sabah sayfam n’olur ki. Bence bi’ şey olmaz. İşler güçler -değil, kolaylıklar- beni bekler. Son bir şey dünden kalan: “Her şey politiktir.”
Oldu.
İyi günler.
Fotoğraf Kudüs sokaklarını gezerken misafir edildiğimiz bir sofra. Nasip olur mu bir daha o efsunda yıkanmak. Umarım.
0 yorum:
Yorum Gönder