AkıtmaRomanda Başlık Bulunamayan Sabah Sayfası

21 Ocak 18.32 GüzelbirgününhediyesiŞaşkınbakkal

 4 Şubat 2025

5 Şaban 1446

22 Kânunusani 1440

Salı, evsalon, yerde 

halının üstünde iki büklüm bazen,

bazen de çocuklar, resim yaparken uzanır da çizer ya 

Öyle...

Sabah sayfası, oldu bugün kuşluk sayfası. Onu mu yapayım bunu mu yapayım derken oldu saat 10.27 böyle karın üstü yazmak da zor, dizleri karna çekip gömülünce de dizlerim acıdı. Ee kalk geç masaya yok yav böyle deneyeceğim bugün. Çelınç. Emre bir yerlere gidince sanki ev tatil oluyor. Annelik tatili. Yemek, çamaşır, ütü (ütü! Sen kolundan sebep nicedir ütü yapmıyorsun, hav he de geç işte, farzımuhal sayıyorum ben iş isimlerini) yapılmayası gelenler arasına giriyor. Her akşam dışarıda yiyesim geliyor mesela. Diyorum ya o gidince biz de tadilata giriyoruz bir nevi. Yani zihnim öyle telakki ediyor. Ebeveynlik tatili. Emekliliği yok bari acık ara tatili olsun diye beni rölantiye mi alıyor acaba canım bilincimin canım dışı. Hoş fiziki eylemlerle ilgili oluyor bu tatil fenomeni. Düşünsel annelik ilelebet, namütenahi, bitimsiz (sevdim seni bitimsiz hoş geldin dilime), daima, sürekli, baki, müselsel, payidar, layemut. Aradığım kelime layemuttu, buluncaya kadar neler geldi kaleme. Çok güzel di’m. (La (لا değil-olumsuzluk eki, mevtten (Mevt ﻤﻮﺕ ölüm), yemutu lā-yemūtu > lā-yemūt “ölmez” ölümsüz, ebedi.  Mevta, mevtin... meftun da mı bu kökten. Hayır cicim. O ftn kökünden. Ayy fitne mi yani. Dağıtma konuyu, çık bu parantezden.) Olmuş sana layemut, ölümsüz. Sonsuz ile ölümsüz aynı şey değil aslında bence. Ölüm son değil çünkü. Ölüm değil de, son olmayan vefat mı yoksa. İkisi de aynı şey değil mi. Değil bence. Ay neyse, sonra konuşalım bunu, etimolojilerine bakalım, araştıralım falan. Annelik diyordun sonsuz düşünme diyordun. Öyle, yani o konu o kadar işte. Emre yokken kendimi tatilde hissediyorum ve yemek yapmak gelmiyor içimden. Yapıyorum o ayrı.

Pazar günü, Emre yolda atlattıkları kazayı anlatırken senin duaların korudu, dedi. Ben de anneme söylerdim. Hâlâ derim; öyle sivri anları var ki hayatımın, oralardan darksaydageçmemiş olmam ruhumunbabasınınannekarnımdaelimdentutmasından ve annemindualarından mülhem. Kaymak an meselesiyken. Hamdolsun. Böyle el tutmalarımız daim olsun. Âmin. Hayat spiralli bir döngü. Tek çember değil ama. Anladık spiral dedin ya. Kıvrıla büyüye küçüle yükselen çemberimsiler. Bir zamanlar biri için kurduğun cümle gün dönüyor senin için kuruluyor. Güzel cümlelere özneliğimiz, nesneliğimiz daim olsun. Âmin. İlanihaye vardı bir de. O neydi, sonsuza kadar mıydı. Galiba.

Bir leyli inşiraha karışmaksızın Kemâl

Yandın ilanihaye remâd olmadın gönül. 

Hayır, o yaştaki çocuğa Şad Olmayan Gönül’ü niye öğretirsiniz ey öğretmen. İyi ki öğretmiş, çılgın. O zamanlar anlamlandıramadığın, bu da ne işe yarayacak dediğin cüzlerin hepsi hizmet etmemiş mi kendiliğinin her bir zerresine? Etmiş. Daha ne. Haklısın. Sustum. Dün Mehtap Hanım'la (yüzyogasıöğretmenim kendisi, tatlibirkelebek, kalbiyle, samimiyetiyle, yardımseverliğiyle...) yazıştık biraz; emek, birikim -hadi hırsızlık demeyeyim- aşırmalarının, aşırılan yerin hakkını teslim etmeden yapılan aparmaların ilahi adalet/karmadaki yeri ve sen emeğine, biriktirdiğine sahip çıkmayıp o tecelliyi bekledikçe bu aparmaların devam edeceği ve aynı yerden defalarca ısırılacağın üzerine.

Cümle çok mu uzun ve bir hayli mi düşük oldu. Sanırım. Anlaşılıyordur dert etme. Bir yerde, ne yaptığını görüyorum/biliyorum demeli kişi ve/veya kişilere. Gözümün içine baka baka yaptığın şeyin farkındayım, yapmana engel olamam belki ama FARKINDAYIM ve bu noktada da bunu senin (Mehtap Hanım’ın deyimi ile) karmana, Rabbime emanet ediyorum. Kalbinin iyiliğine göre versin sana bu yaptığının karşılığını. Âmin. Öyle iyi geldi ki. Rızam yok, ama karmana, Rahmana... Özetle vesile makamı kıymetli. Sende/sana vesile olanlara teşekkürle/ismini zikirle ilerlersen tarih senin sayfalarına mutluluğu yazar. Dizlerim çok uyuştu. Günün nasiplerini yazayım da gideyim. 

Oldu.

Guudeftırnın ya da gudaftırnun.

Şen ve esen kalın.

 Kelimeli Ajanda 2025: (Evet, bazen bunu da ekleyeceğim bundan sonra tefeül listeme.) 

Vuslat: Sevdiğine kavuşmak anlamındaki vesale kökünden türemiştir. Birleşme, buluşma, sevdiğine ulaşma anlamını Türkçede kazanmıştır.

Ben ilavesi: (وصلةBağlanma, birleşme -vesile ile aynı kök mü yoksa hayır vesile sinle yazılıyor ﻭﺳﻴﻠﻪ - vasıl, vuslat, visal... aynı kök.

SB Günlükler: 15 Ekim 968 (476. sf.)

Çok kısa yazmış bugüne Selçuk Hanım. Prust, Vermeer, Heandel’in violonsel konçertosu (dinle emi), gölgeye, suskuya, duyguların gerçeküstülüğüne, kendini seven bilinmeyen bir şeye, bir hiçe adamaya övgü... (Bugün ne dedin sen bana canım günlük.)

AsrıSaadet’ten 365 Güne BA, BH, BK, BKH: 23. Gün 57. Sf, Aldatmak bahsi.

“Peygamberimiz Enes bin Malik'e dedi ki: "Yavrucuğum! Kalbinde herhangi birine karşı bir aldatma (samimiyetsizlik) bulunmadan sabahlayabilecek ya da akşamlayabileceksen, bunu yap! Yavrucuğum! İşte bu benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimi yaşatırsa, beni sevmiş demektir. Kim de beni severse, cennette benimle birlikte olur."” (Bunu yaparak bir gün geçirmek... suizansız, düz, net. Ay ne güzel bir hafifliktir. Aldatan bizden değildir. Seni de yazayım da hak geçmesin canım hadis.)

*Her anında, surette, sirette samimi ol/dürüst ol/aldatma.

*Kendini de aldatma ve dahi aldatılmana -seni aldatmalarına- müsaade etme.

“Müslüman aynı yerden iki kere kendini ısırttırmaz.” (Kitapta yoktu ben ilave ettim. Bol hadisli bir yazı oldu, olsun.)

 

Şiir: 

ÖLMEK – YAŞAMAK 

Biri bana diye ağlıyordu

İlk defa el üstünde gittim

Kimse duymasın sizden gayrı

Ben yaşamasını bilmemişim

 

Çamlık pınarında yudum elimi

Sevdiğim kodu gitti hayırsızdı

Bendeki bir tutam saçı rüzgâra bıraktım

Ellerim ellerine değmişçesine sıcaktı

Şimdi bütün canlılar benden uzak

Şimdi bütün duyularım inkâr halinde

Sanki hiç duymamışım görmemişim sevmemişim.

 

Bir kadın siyahlar içinde taptaze

Bir çocuk iri gözlerini açıp güldü

Üstümde en acısından yeşil üç yaprak

Öyle duydum yaşama hazzını son dakikada

Öyle tepeden tırnağa

Kabilse farz edin ölmemişim                                                            1954

(Gülten Akın, Kırmızı Karanfil, sf. 35)



Ev salon, 12.28, evde çalışmak zor kardeş, 

dur kalk çok oluyor. Araya bir mutfak 

toplama, iki telefon bir ekmek şekillendirme girdi.

 

 

0 yorum:

Yorum Gönder