Her Şeyin Acemisi
Kalıp kalıyorum gibi bazen1. Hey şeyin acemisi. Kalem tutmanın, yazmanın, atölye yapmanın, yazmanın, düşünmenin, yaşamanın, konuşmanın, susmanın. Bir podkest dinliyorum ve Allahım ne çok şey bilmiyorum en iyisi her şeyden elimi eteğimi çekip biraz daha öğreneyim diyorum. Ya da bir kitap okuyor, bir türkü dinliyor git yat Behiyem sen diyorum; yazan yazmış, kelimeleri bunca güzel birbirine çatmış kişi varken yazmak senin nene...
Ekmek mayalarken, dün okuduğum kitapta aklıma gelen bir şeyin mayayı orada bırakıp kitapa dönmeme neden olması, onu okurken içerikhazırlamamam gerektiğini hatırlayıp bilgisayarı açmam orada bir kelimeye takılıp aranırken çıkan reklamla alışverişe savrulmam. Bir izahı var mı ya da etkisi tüm bu biraz oradan biraz buradan hem her yerde hem hiçbir şeye. Belki bunu toparlasam, hitama dire ere ileresem... Nereden hasıl oluyor bu hal. Eski metinlerde ve bazı yeni metinlerde nereden yazıyor. Bir karar verseler keşe.
Belki de bütün meselemiz bu.
Türklük hikayesinin meselesi/çatışması/kurgusunun omurgası.
Oturtamamak hiçbir şeyi yerli yerine. Oturmamış hayatlar, karakterler, oturmamış sistemler, oturmamış devlet teamülü, dilbilgisi, kanun, yasa, değerler, afla çıkan cinayet hükümlüleri... oturmamış şehirler. Hep bir inşaat, hep bir ayaktalık, yerleşememek hali. Bu da klişe oldu ya artık; elin adamının beş yüz altı yüz yıllık binaları olduğu gibi korunmuş, bizde sokak adı on yıl dayanmıyor vira değişiyor. Bir yıl üst üste aynı asfalttan geçme ihtimalinin eser miktarda. Ya kasise belenir ya asfalt yenilenir. Neden. Ben neden böyleyim. Asılacak çamaşır, toplanacak ev, hazırlanacak içerik, okunacak dosya varken durdum neden bu saatte bu yazıyı yazıyorum. Nerede nerede/ orda orada/ kim bilir kimbilir/ Kaldırılan şapka indirilen şapka/ boy bos boy pos/ kayyum kayyım/ pilili pileli/ edatken zarf olan yalnız ancak bir tek. Önüm arkam sağım solum içim dışım inşaat[2].
Türk insanın inşası ile imtihanı.
Bu da mı göçebelik cininden Allahım.
Bir sukût duramıyor muyuz.
Ne olmuyor kayyum deyince de kayyım demek gerektiğine karar veriyor ilgili zevat. Ya da edat olarak neden hayatına devam edemez hale geliyor cânım ancak.
Elli iki yıl hüküm giyen biri üç beş senede çıkabiliyor da benim vicdanım müebbette. (Klişe kaç!)Dil organiktir yaşar elbette, her şey değişip akmadadır[3] eyvallah. Da... Oturmuş ve işleyen şeylerin altını üstüne getirip zaten intikal, intibak ve bilum intik sorunu yaşayan bünyelerin ayarlarıyla oynayıyorsunuz cânım mukteler. Nereden nereye getirdi yazı beni. Her yangına her ataşa köz eyledi dert beni[4].
Ve elan durup düşünmeye başladı zihnim, uygun kelime, aforizmik cümle arıyor. Ve ne diyorum ben şu an. Gitme vakti geldi yazıdan. Diyordum ki Mehmet aradı Soner'in babası vefat etti. Bu kadar bak. Çok da bırkalama Behiye, bildiğin/yaptığın/bitirdiğin kadar, bilmediğin/yapamadığın/bitiremediğin kader. Ne ki tek mutlak gerçeği anlamlı kılacak bir gidişe hizmet etsin her nefes. Kalk da evi topla, iki okuma yap. Öğlene cenazeye gideceksin.
Oldu.
Allah sonumuzu hayreylesin.
Âmin.
1 Kalakalmak değil mi o. BHM
[2] Gel de her gün evi süpürme. BHM
[3] Her şey değişip akmada bu hal beni hayran bırakmada, NHR
[4] Sen Yanma Diye, Yusuf Hayaloğlu

0 yorum:
Yorum Gönder